Zordur.”Gelişmekte Olan Ülke” insanı olmak zordur.Adı üzerinde .Ülkede yaşayan tüm canlılar gelişmektedir.İnsanı, kurdu,kuşu.Aklınıza ne geliyorsa.Her şeyi ile. Yaşam tarzı ile,Ülkedeki hukuk sistemi ile.İnsanların beyin yapısı da gelişmektedir.Bu ülke insanına daima “Tek Adam İktidarlığı” methedilir. Kahramanlık hikayeleri sık,sık gündeme getirilir. Ülkede yaşayan tüm insanlardan itaatkar olmaları istenir.

Sahra Çölü

Okumanın özendirileceği yerde TV dizileri ha bire insanlara seyrettirilir..Ta ki; toplumlar,tek adamlar tarafından istenilen şekilde rahat idare edilecek noktaya gelininceye kadar. Kuzey Afrika coğrafyasında yaşayan halklar için yıllarca aynı şey söz konusu idi.Sonunda insanlar ,gün geçtikçe zenginleşip yaşam kalitelerinin artmasını beklerken, gitgide fakirleştiklerini gördüler.Böylece alttan alta biriken toplumsal enerji infilak etti.Ta ki;işsizlikten dolayı az gelişmiş ülkenin bir insanının kendini yakıp hayatına son vermesine kadar.Böylece Büyük Sahra’nın en büyük Kum fırtınası başlamış oldu.Belki duymamışsınızdır.Bu fırtına ile Sahra’nın çok ince kumları Atmosfer’in üst katmanlarına kadar çıkar ve.Okyanusu bile aşıp; Kuzey Amerika’ya ve kuzeyde Britanya adalarına kadar ulaşır ve toprağa düşer.

Kuzey Afrika ülkelerinden Tunus’ta başlayan halk ayaklanması, bilindiği gibi diğer bölge ülkelerine de sıçradı.Önce,Tunus’ta yıllardır iktidarı elinde tutan Ali …isimli zat, ardından da yıllardır Mısır’ı demir yumruk ile yöneten Hüsnü Mübarek koltuklarından oldular.Şimdilerde de Libya başkanı Muammer Kaddafi’yi aynı akıbet bekliyor.Cezayir,fas, Katar derken bizim sınır komşumuz Kuzey Irak’ta da aynı anlamda sokak gösterileri oldu.İran’da Tahran sokakları karıştı.Olaylara şöyle bir baktığımızda İslam aleminde bir değişimin baş gösterdiğine tanık oluyoruz.Değişimin sebebi ne?Tüm bu ülkelerdeki ortak nokta; Tek Adam İktidarı’na sahip oluşları.Tek adamlık bizce de çağımıza yakışmayan bir idare sistemidir. Ne demişti eskilerde kalan Kral Faruk;”Bundan sonra dünyada beş krallık kalacaktır. Birisi Britanya krallığı diğer dördü ise iskambildeki dört vale…”Kabul etsek de etmesek de doğada değişim var.Bu değişim sosyal toplumlarda , sosyal hayatta da var. Buna karşı çıkmak insan aklını hafife almaktır. Burada üzerinde durmamız gereken sorun şudur;Bizler,veya diğer dünya milletleri olaylara öylece seyircimi kalmalıdır? Biliyorsunuz; BM ve USA Libya’ya yaptırım uygulaması kararı aldı. USA ise ekonomik ambargo yanında askeri müdahaleyi bile ön plana çıkarma gayreti içinde. Tabi ki, yıllar önce Yugoslavya’da yapılan İnsanlık suçlarına seyirci kalan Batı’nın (Srebrenitsa unutulmasın!) bu gün bu kadar hassas davranmasının nedenleri sadece BM’ de konuşma yapıp da “Ülkemi kurtarın.” diye ağlayan Libya Büyükelçisi’nin bu asil davranışı değil.Çoğumuz, Batı Dünyası’nın menfaati yoksa elini bile kıpırdatmayacağını çok iyi bilir. Dünyanın en değerli petrolü Libya’nınkidir. T.C. Başbakanı bile bu ülkelere batı tarafından müdahale edilmemesi gerektiğini ve bu toprakların orada yaşayan halklara ait olduğunu söylediler.Bu haklı bir serzeniştir.Ama, nihayetinde kanımızca serzeniştir ve yaptırım yönü zayıftır.

Gelişen telekomünikasyon ile dünyamızı o kadar ufalttık ki şaşırırsınız. Japonya’da veya Latin Amerika ülkelerinin herhangi birindeki bir olay anında yeryüzünde yaşayan diğer insanlar tarafından öğreniliyor.Gelişme sadece iletişim alanında mı? Hayır. Bazı orta halli devletler hiç olmazsa nazar boncuğu yaparım(!) inancı ile az da olsa Nükleer başlıklı füzelere sahiptir.(Örneğin;Pakistan)Bazılarımızın “Hadi canım o kadar da değil ! “ diyeceğini biliyorum.

Ama unutmayınız;

“Zengin bir babayı, kötü evlat,
Orta direk bir devlet memurunu,süslü avrat,
Fakiri ise kuru inat..” batırır.

İnanınız ki; benim diyen en fakir devlet bile , bütçesinde en büyük harcama payını eğitime ayıracağı yerde ne hikmet ise; Savunma Sanayine ayırmaktadır.Himalaya’ların doruklarında yer alan Budist Nepal hariç.Bir tek bu ulus insanları yaşamlarında para pul’a değer vereceğine nezakete değer veriyor.Onlara göre, toplumda en değerli kişi,en mütevazi, sakin kişilerdir.İşte biz böyle bir dünyada yaşıyoruz.Sayın Muammer Kaddafi buyurdular ki;”Silah depolarını açarsam ortalığı kan gölüne çeviririm.” Bizler Batı dünyasını tarihsel geçmişleri İle Emperyalist olarak tanımlıyoruz.Onlara kızıyoruz. Nitekim; USA’nın Irak’a müdahalesine hepimiz karşı çıktık.Ancak, dünya üzerinde sözüm ona ,yoksul, biçare halkları , demokrasi,kahramanlık hikayeleri ile uyutup yönetimi ele geçirmiş velev ki; dengesiz dünya liderlerini kontrol altına almak da diğer milletlere düşmektedir.Sayın Başbakanımızın; “Libya, Mısır, Tunus… orada yaşayanlarındır .Karışmayın!” sözüne bizler bu yüzden maalesef katılamıyoruz.Nasıl ki; bizler; yaşadığımız semtte veya mahallemizde , öyle istikrarsız komşularımızın olmasını istemiyorsak; dünyamızı tehlikeye atacak ,sağ duyudan yoksun devlet liderlerini de barındırmamak diğer devletlerin hakkıdır sanıyoruz Kimsenin kendi toprağında yaptığına karışmayalım dersek; bir gün başımıza, tansiyonu fırlamış bir zatın fırlattığı nükleer başlığı yer miyiz yemez miyiz acaba?Bunun garantisini verebilir misiniz?Ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran bir şiirinde şöyle diyor;

“Acaipleşti havalar.
Bir güneş,bir yağmur,bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar.
Stronsiyum 90 yağıyormuş
Ota,ete,süte,
Umuda,hürriyete
Kapısını çaldığımız büyük hasrete
Kendi kendimizle yarıştayız gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz
Ya dünyamıza inecek ölüm.”

Buna karşılık sayın M. Kaddafi, keskin nişancılarına yüklü paralar ödeyerek kendi insanlarını öldürtmektedir.Dilerseniz hep beraber” Libya’ya karışmayın.Libya ,Libyalılarındır.”

diyelim.. Aksini kimse söylemiyor.Ama baştaki kişiye bir bakın.Halkımız arasında bir söz vardır,”Anasına acımayan kimseye acımaz.” denir. Kendi halkına bunları reva gören ve dünya için tehlikeli liderleri ne yapacak insanlık?

Koskoca Evren’de ,üzerinde yaşadığımız bu mavi bilye tektir. O da bizlere yaratıcımız olan Allah’ın en büyük armağanıdır.Ona sahip çıkmak bütün insanlığın görevidir..Büyük Sahra’da Kum Fırtınası başlamıştır.Kuzey Afrika halklarında değişim başlamıştır.Aydınlanma başlamıştır. Tek dileğimiz; fazla can kaybı olmadan halkların talep ettiği değişimin, özgürlükçü demokrasi yönünde sağlanmasıdır.

Nizamettin Gazioğlu