Son yıllarda Bulragistan’dan Almanya’ya epey Türk geldi.
Bu ülke Avrupa Birliği üyesi olduğu için, vatandaşları da serbest dolaşım hakkı elde etti. Soydaşlarımız, Almanya’da iş imkanları az olmasina karşın, gene de burada şanslarını deniyorlar ve zor da olsa iş bulabiliyorlar. Kimsenin yapmak istemediği ağır işlere talip oluyor ve tabiri yerindeyse ekmeklerini taştan çıkarıyorlar. Kendileriyle bazen konuşuyorum, gayet mütevazı, efendi ve kültürlü insanlar. Konuştukları güzel Türkçeyle herkesi kendilerine hayran bırakıyorlar. Bazı insanlar onların böyle güzel Türkçe’yi nerede öğrendiklerini soruyorlar. ‘Türkçe benim anadilim’ cevabını alınca da hayrete düşüyorlar.

Bulgaristan Türkleri Berlin’de henüz yeni sayılırlar. Henüz herhangi bir dernekleri yok. Fakat belirli kahvelerde toplanıyorlar ve kendi aralarında sohbet ediyorlar. Berlin’de Türklere ait iş yerlerinde çoğunlukla Bulgaristan Türkleri çalışıyor. Onlar da çalışkanlıkları sayesinde ihtimal Berlin’da kalıcı olacaklar.

Göç etmek Türklerin kaderinde var. Bu eskiden de böyleydi şimdi de…Ancak göç etmek her toplumun yapabileceği bir şey değildir. Bu iş için kültür birikimi ve cesaret gereklidir.

Yukarıda da anlattığım gibi, Bulgaristan Türkleri güzel Türkçeleriyle dikkat topluyorlar. Ancak ne yazık ki Balkan Türklüğü günümüzde bile layıkıyla tanınmıyor. Oysa ki Balkanlar dünyanın öbür ucu değil, Türkiye’nin sınırı, ama gene de birçok insan oradaki Türk varlığından bihaber. Hadi bilmeyenler bir tarafa ama bir de bilmek istemeyenler var. Neyse ki bu tür insanlar küçük bir azınlık.

Türklerin Balkanlara olan göçleri, özellkile biz Balkan kökenli Türkleri eskiden olduğu gibi günümüzde de yakından ilgilendirmektedir. Nasıl ilgilendirmesin? Koca koca insanlar televizyonlara çıkıp, ‘Balkan Türklerinin tümü Anadolu’dan gitmemiştir’ diyebiliyor. Bu tür laflar edenlerin kimi araştırmadan, yani kulaktan dolma konuşuyor, kimi de kasti olarak bunu söylüyor.

Evet, günümüzde kendilerine ‘Araştırmacı-Yazar’ diyen bazı kişiler, ‘Balkanlar’daki bunca Müslüman Türk’ün tümü Anadolu’dan nasıl gitmiş olabilir?’ şeklinde sorular sorarak halkta bir şüphe yaratmaya çalışıyorlar.

Bu gün Almanya’da 2,5 milyondan fazla Türk nüfusu vardır ve bunların tümü oralara Türkiye’den gitmiştir. Sadece Almanya’da değil, Batı Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamında, hatta Avustralya’da bile Türk var. Buna inanıyorsun da, bir zamanlar Türklerin Balkanlar’a gittiğine neden inanmıyorsun?

Balkanlar Osmanlı döneminde uzun bir süre altın çağını yaşadı. Sadece Türkler değil, Avrupa’nın başka ülkelerinden de insanlar geldi. 150-200 yıl önce Avrupa’lıların yazdığı kitaplarda, Balkanlara gelmek isteyenler için çeşitli bilgiler veriliyordu. Yani 1960’lı yıllarda nasıl Batı Avrupa altın çağını yaşadıysa, Balkanlar da o zamanlar altın çağını yaşamıştır. O zamanlar Balkanlara yabancılar bile gitmek istediğine göre Türkler haydi haydi gideceklerdi.

Balkanlara gelen Türklerin bir kısmı gönüllü, bir kısmı da görevli olarak gelmiştir ama bunların içinde sürgün olarak gönderilenler de vardır. Ancak sürgün olarak gönderilenler de Osmanlı devletinin stratejik planı çerçevesinde gönderilmiştir, bunun da altının çizilmesi gerekir.

Balkanlara nerelerden gittik, ne zaman gittik, gibi sorular Makturk’ta ara sıra gündeme geliyor. Özellikle genç arkadaşlar kendi soyunun kökenini araştırmaya çalışıyor ve bu da onların en insani ihtiyacıdır.

Balkan Türkleri, ‘Sizler Balkanlara nerelerden gittiniz?’ sorusuna yanıt olarak: ‘Bizler Anadolu’dan, özellikle Karaman’dan Balkanlara gitmişiz’ derler. Bunda da yerden göğe haklıdırlar.

Bunun ispatı da, bir zamanlar yazılmış ve günümüze kadar gelmiş olan tahrir ve tereke defterlerinde, sicillerde, buyruldularda yazılıdır.

Ömer Barkan’ın ‘Tereke Defterleri’ adlı kitabının sayfalarını karıştırırken, Arda nehri kıyındaki bir tarla ile ilgili satırlarda ‘Mehmet Çelebi Karamanlar’ adlı bir kişinin adının geçtiğini gördüm. Türkler’in büyük bir kısmı Karaman’dan göç etmediyse, 1545 yılında Mehmet Çelebi Karamanlar’ın Bulgaristan’da ne işi vardı? Bu sadece küçük bir örnek. Bilindiği üzre Balkanlar’da adı ‘Karaman’ olan birçok yerleşim yeri vardır.

Bu yazıyı Ömer Barkan’ın kitabından bir alıntıyla noktalayalım:

‘…Gerçekten ‘büyük nüfus’ ve ‘vergi tahriri’ defterlerinde yaptığımız tetkikler de bize Rumeli’nin iskanı için Anadolu’dan kütle halinde yapılan halk sürgünlerinin köylerdeki izlerini tesbite yarayacak neticeler vermektedir. Bu kayıtlara göre, vaktiyle yapılan sürgün iskanlarının yalnız Batıya doğru uzanan büyük tarihi yollar ve vadiler istikametinde değil, şimalde Tuna hudutlarını tutmak ve Kırım’la emniyetli bir temas münasebet sahası vücude getirmek için, şarki ve şimali Bulgaristan’da da yapılmış olduğunu göstermektedir.

Filhakika, aşağıda tetkik edeceğimiz veçhile, Yörükler’den büyük bir kısmı bu bölgede bulunduğu gibi, buradaki Türk çifçilerden bir çokları da buralara sürgün olarak yerleştirilmiştir.
Mesela 16. asrın başlarına ait tahrir defterlerinden Silistre sancağının Pravadi kazasında Anadolu’dan göçtürülmüş sürgünlerden müteşekkil 1025 hanelik ayrı bir idari birlik, bir sürgünler zeameti mevcuttur.
Aynı defterlerde, bu sürgünlere ait olmak üzere, mevcut olup sureti aşağıda çıkarılmış bulunan bir kayıttan da anlaşılacağı gibi, umumiyetle sürgünler ‘avarız-ı divaniye’ tabir edilen ‘örfi tekalif’ten ve fevkalade zamanlara mahsus vergilerden muaf oldukları gibi, diğer normal vergilerde de bunların lehine bir hayli indirme yapılmış bulunmakta ve bu gibi sürgünler muhtelif köylerde dağınık bir halde bulunmakla beraber, hepsi birden müstakil bir ‘subaşı’ya tabi kalmaktadırlar…’

Demek ki biz göçmenler iki kere vergiden muaf tutulmuşuz: İlkin Balkanlara gittiğimizde, ikinci olarak ta, 500 yıl sonra, Büyük Göçler’le Türkiye’ye geldiğimizde 5 yıl vergiden muaf tutulduk.

Hüdai Ülker