Aslında bu yazının başlığı ‘Balkanlar Tarihinde Kumanlar Ve Tatarlar’ olmalıydı. Çünkü bu iki Türk boyu gerçekten de Balkanlarda tarih yazmışlardır. Ama ben konuyu o kadar açmak istemiyorum. Değinmek istediğim yerler Makedonya’nın tümünü bile kapsamıyor, işte yukarıda da dediğim gibi Köprülü ve Ofçabolu yöresi.

Fakat yazının girişinde gene de çok kısa olarak Balkanlardan söz edeceğim.

Osmanlı’dan sonra bazı Balkan devletleri kendi tarihlerini yeniden yazmıştır. Özellikle Bulgarlar tarihlerinden Türk unsurunu silmek için olmadık senaryolar yazmışlardır.

Günümüzde de bazı devletler nedense kendilerine ‘Balkan Devleti’ denmesini istemiyor. Bunlardan bazıları ‘Avrupa ülkesi’ bazıları da ‘Akdeniz ülkesi’ denmesinden yana. Oysa bu devletler bir zamanlar Balkan devleti olmaktan gurur duyarlardı.

Bulgar Bilim Akademisi’nin Almanca olarak çıkardığı ‘Makedonien Eine Dokumentensammlung’ (Makedonya – Bir Doküman Koleksiyonu) adlı dev kitapta kendi dokümanlarından yola çıkarak Bulgarlar kendi tarihlerini yeniden biçimlendirmeye çalışmışlardır..

1930’lu yıllarda, yani Hitler döneminde Almanya’da Bulgarlar ve Güney Slavları hakkında iki kitap yazan Gantscho Tzenoff, Türklerin dışında Balkanlarda yaşayan her milletten söz etmiş bunları Bulgar halkına yakın bulmuştur. Ona göre Bulgarların Türklerle alakası yoktur.

Ama gerçek tarih öyle demiyor. 11. yüzyıl ile 14 yüzyıl arasında Kumanlar Balkanlarda çok etkin olmuşlardır. Kumanlar, 1277- 1280 yıllarında, birbirini izleyen üç Bulgar hanedanının kurucularıydı ve o zamanki Bulgar Krallığı’nın tüm hanedanları Kuman kökenlidir. Kısacası varsın herkes kendi tarihini istediği gibi yazadursun, şu bir gerçek ki, 12. ve 14. yüzyıllarda Balkanların tarihini Kumanlar ve Tatarlar tayin etmişlerdir.

1960’lı yılların başlarında Berlin Hür Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, dil araştırması yapmak için Makedonya’nın Köprülü şehrine giderler. Bu grup Köprülü çevresinde yaptığı araştırmalarda Tatarların izine rastlar.

1280 ve daha sonraki yıllarda, görevleri Köprülü yöresinde Vardar ırmağındaki geçişleri kontrol etmek olan Tatar askerleri buralarda köyler kurmuşlardır.

Balkanlar’daki büyük nehirlerin korunması stratejik yönden çok önemliydi. Kanitz’in ‘Donau Bulgarien un der Balkan’ adlı kitabında Tuna Nehri’ni koruyan Türkler’in resimleri var. Bunlar nehrin iki yakasına konuşlanmış silahlı askerlerdi. Bu askerlerin bazı resimlerde karakolları var, bazı resimlerde ise çadırlarda kalıyorlar ve dışarıya yaktıkları ateşte ısınıyorlar. Bu görüntüler ilginç olmakla birlikte, vatanı hangi şartlarda koruduklarının ilginç bir göstergesidir.

Tatarların Köprülü yakınlarında kurduğu köylere birkaç örnek:
Tatar Hanı Nogay’ın adını taşıyan Nogaevci köyü ve Oğlanlar adlı süvari birliğinin kurduğu tahmin edilen Ulanci köyü.
Bu köyler birbirine çok yakındır. Gene buraya yakın olan Karaslar Sujaklari(Suyoklar) köyleri vardır.

Ofçabolu’ya geldiğimizde ise burada hepimizin bildiği Tatarlı köyü vardır. Acaba bu köye neden ‘Tatarlı’ adı verilmiştir? Bu köyün tarihi araştırılsaydı Ofçabolu’daki Tatar tarihi hakkında bilgi sahibi olurduk.

Bu yazıyı, M. Tayyip Gökbilgin’in Tatarlar konusunda verdiği bir bilgiyle noktalayalım:
‘Rumeli’de Tatar taifeleri:
Yürükler’den başka bir de Tatarlar vardır ki, aynı hukuki statü içinde ve aynı mali mükellefiyet altında yürüklerle birlikte ve onların yazılı bulundukları defterlerde tahrir edilmiş bunlardan her grup yakınlığına göre bir Yürük subaşısına tabi kılınmış ve onun zeameti meydanında addolunmuştur. Bunların her biri Yürüklere nazaran daha mahdut sayıda ve binaenaleyh da az ehemmiyettedirler. Zaten 1543’ten sonraki defterlerde bu Tatar grupları ayrıca mevzuubahs ve ocaklar halinde tahrir edilmemişlerdir. Bu tarihten sonra tamamen Yürük teşkilatı içinde yazılmışlar, her bakımdan onlara karışmışlar, Yürükler tarafından temsil olunmuşlardır.’